3 Mayıs 2020 Pazar

Korona Günlüğü*


Madrid’de karantina başlayalı sanırım elli gün oldu. Hesap kitap yapmaya elim varmıyor, birkaç gün eksik ya da birkaç gün fazla olabilir. Bunun için tartışmaya değmez, bunca zamandır evdeyiz.

Çin’den ziyade hastalık İtalya’da yayılmaya başlayınca, Madridliler’in daha fazla dikkatlerini vermelerine yolaçtı doğal olarak ve giderek artan bir kaygıyla durumu takip etmeye başladılar. İki ülke takımları arasında oynanan maçlar, ticari ilişkiler, seyahatler derken, her ofiste koronaya yakalanan çalışan olduğu haberleri veya dedikoduları ağızdan ağıza dolaşmaya başladı. 8 Mart’a gelene kadar insanlar tedirgin olsa da, gazetelerde vaka haberleri çıksa da, çok dert etmeden ofislerine gidip gelmeye devam ettiler. Ama 8 Mart’taki Kadınlar Günü etkinliklerine göğüs göğüse katılım, karantinaya varış sürecini hızlandırdı. Zaten gösteriden sonra birkaç hafta içerisinde de, bu etkinliklere katılıp en önde poz veren bir çok katılımcı hastalığa yakalandığını açıkladı.


Biz de ofis olarak, yukarıda anlattığım şekilde gelişmeleri takip ederken, hastalığa yakalanmış olabileceği söylenen arkadaşlarımız olabileceğini duyup, çalışmalarımıza devam ettik. Ta ki 10 Mart sabahına kadar. Ofise geldik, ekranlarımızı, bilgisayarımızı ne varsa toplayıp, süresi belli olmayan ‘teletrabajo’ durumuna başlamış olduk. Hatta o gün eve varmadan bir kaç temizlik malzemesi almak için uğradığım Mercadona (oraların Migros’u) kasalarının önünde, ağzına kadar dolu sepetlerle sosyal mesafe gözetilerek uzun kuyruklar oluşmuştu bile.

Sonrasında evden genellikle 5 günlük aralarla dışarı çıkıp alışveriş yaptık. Genelde de hep ben çıkıyordum. Market önlerinde sosyal mesafemizi koruyup sıraya giriyor, marketin alanı kaç kişiye imkan tanıyorsa o kadar kişi içerde alışverişimiz yapıyorduk. Girerken de elimize sıkılan dezenfektan ile elimizi yıkıyor, maskemizi ve eldivenimizi hiç çıkarmıyorduk.  

Şunu da ifade etmem gerekiyor, Mercadona ürün tedariği açısından bu işi ilk günden itibaren çok iyi yaptı. İlk zamanlarda insanlar panikle, daha sonra bulamayabilecekleri telaşıyla çok fazla alınan ürünler bile, ertesi gün aynı şekilde raflarda yerini aldı. O günlerde İspanya Kralı VI. Felipe, Mercadona yöneticileriyle yaptığı bir toplantıyı twitter hesabından paylaşmıştı. Aynı şekilde şu aralar, İspanya’nın uluslararası algısını iyileştirmek ve kuvvetlendirmek için, dünyaca tanınan yıldızlarla (Antonio Banderas, Rafael Nadal, Pau Gasol gibi) yaptığı görüşmeleri paylaştığı gibi.. Sonuç olarak Mercadona bu koşullarda çok iyi iş yaptı ve taze balık reyonunu her zaman çeşitli ve dolu tutabilecek tedarik zincirini korumayı başardı.

Açıkçası ilk zamanlar evden çalışmak, ‘teletrabajo’ yapmak, trafikte vakit kaybetmemek (ofis Madrid dışında olduğu ve biz şehir merkezinde yaşamayı tercih ettiğimiz için sabahları bir saate yakın alıyor işe varmak), ailece daha fazla vakit geçirmek, kitap okumak ve film izlemek için daha fazla zaman yaratabilme imkanı olsa da, 80m2 ev bir süre sonra hücreye dönüşüyor ve insanların doğal olarak tahammül sınırları da düşmeye başlıyor. Tabii Ispanya’daki durum da giderek kötüleşmeye başladıkça ev içindeki moral motivasyonu yüksek tutmak imkansızlaşıyor. Bir de onunla sürekli ilgilenmek zorunda olduğunuz küçük bir çocuğunuz varsa, anne ve baba ikisi de çalışan ailelerde, günlük iş planlamasını yapmak ayrı bir iş haline geliyor. İtiraf etmeliyim ki Dilek’le şu aralar oldukça zorlanıyoruz ve işlerimizi yetiştirebilmek için, Meriç yattıktan sonra da çalışmaya devam ediyoruz.

Evden beş günde bir çıkıp, hijyen tavsiyelerinin çok üzerinde uygulamalar yapsak da, sanırım ailece bu illet bizi de buldu. Hastalığı en hafif ben geçirdim, boğazımda birkaç gün ‘batma’ şeklinde ağrı, aynı zamanlarda ve hemen hemen aynı süre boyunca da eklem ağrılarım oldu. Çok üzerinde durmamıştım, evde spor yapmaya çalıştığım için ağrıların hantallığımdan olabileceğini düşünmüştüm. Fakat Dilek benden daha ağır geçirip, öksürük, halsizlik, koku ve tat kaybı gibi semptomlar da gösterince, ee tabi bir de twitter sağolsun, bu hastalığı geçirdiğimizi anladık.

Açıkçası Dilek biraz daha ağır geçirince panikledim çünkü Ispanya’daki hastaneler, yatak kapasitenin sınırlı olması nedeniyle, durum çok ağırlaşmadıkça yani hastanın ciddi bir solunum problemi olmadığı müddetçe hasta kabulü yapmıyorlar, sadece telefon üzerinden tavsiye veriyorlardı. Hatta Madrid’deki yatak kapasitesini artırmak için Kongre Merkezi IFEMA bir hastaneye dönüştürüldü ve bu salgınla mücadele konusunda önemli bir merkez oldu. Dün itibariyle, İspanya’nın salgınla savaşında önemli mesafe katettiği için bu hastane kapatıldı ve tekrar birincil fonksiyonuna dönmesi için çalışmalar başlatıldı. Bu kapanışı bir etkinliğe dönüştüren ve bu mücadelede de çalışmasını göz önüne çıkarmak isteyen Madrid Comunidad Başkanı Isabel Diaz Ayuso da, bu etkinlikte sosyal mesafe sınırını korumadığı ve gereksiz bir iletişim faaliyeti yaptığı için hükümet yanlısı gazetelerin eleştirilerine maruz kalmış durumda. Bir kaç gün önce de, siyahlar içinde, bu hastalıktan kaybedilen insanlar için gözyaşı dökerken akan siyah makyajıyla gazete manşetlerindeydi yine. Dünyanın heryerinde siyaset aynı.

Elli gündür evde olmak, Paskalya tatili için hayaller kurup Türkiye’ye gidememek, insan görememek derken, geçen hafta itibariyle ‘yeni normalleşme’nin tanımı yapıldı İspanya’da. Bugünden itibaren sabah ve akşam spora ve yürüyüşe çıkılabilmesi, iki hafta içinde restaronların 30% kapasite, daha sonraki iki hafta içerisinde 50% kapasite ile çalışmaya başlaması, Pazartesi günü maskeyle toplu taşıma imkanının olması gibi hayata geçecek uygulamalarla Haziran sonu itibariyle hayatın, belirlenen tanımlar içinde ‘normale’ dönmesi planlanıyor. 

İki ay sonra bugün Meriç’le, izin verildiği şekilde bir saati geçmeden ve evimizin bir kilometre sınırı içerisinde yürüyüşümüzü yapıp, kaldırımda kuşları kovalayıp, yüzümüzde tarifsiz bir gülümseme ile eve döndük. Lakin parklar halen kapalı, çocuklar ve tabii öncelikle anne ve babalar mesafe konusunda halen temkinli ama günler sonra bunu yaşamak bile ‘havamızı’ değiştirmeye yetti işte.

Umarım son zamanlarda çıkmaya başlayan ve bence insanlardaki tedirginliği devam ettirmeye yönelik olabilecek (detaylara girmedim ama çok komplo teorisi de okudum) 2. dalga hiç buralara uğramaz da biz de en kısa zamanda ailece yeni keşiflerimize başlayabiliriz.

Sanırım en çok araba kullanmayı ve yeni yerlere gitmeyi özledim.

* Bu yazı 2 Mayıs 2020 tarihinde yazılmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder