Hepi topu yirmi sene olmuş ama benim için asırlık bir çınar gibi orada duruyor. Yazlık evimizden bahsediyorum.
Çok değil beş sene önce yazlık evin gereksizliği üzerine bir ton laf ederdim, şimdi ise yeterince gidemiyorum diye hayıflanıyorum.
Yirmi aileden oluşan bu site içinde birbirinden farklı insanların kültürleri, yemekleri, davranışları, gözlerini burada açmış çocukların da ruhi şekillenmesini etkiliyor.
Nasıl etkilemesin ki, karşı komşumuz, bayram ziyareti nedeniyle gelen iki damadı için ‘damat paçası’ yapmış, elleri dert görmesin çok sevdiği komşu çocuğuna da bir tabak yollamış. Tabağı sıyırdım, utanmadan bir tabak daha istedim onu da sildim süpürdüm. Komşumuz olmasa damat paçasını nereden bilecektim?
Sabahın ilk ışıklarına kadar yazlık arkadaşlarımla muhabbet ettim, şişelerce şarap devirdim. Sarhoş olup Sirius yıldızının gizemini bile çözdüm.
Bütün komşularımız bayramı fırsat bilip gelmişler, tadına doyum olmayan bir üç gün geçirdim yazlıkta.
Kendimi o kadar şartlamışım ki, hiç dönmek istemiyorum, otobüs bileti bile almadım nasılsa İstanbul’a dönen birini bulurum diye. Perşembe akşamı dönen yok, herkes tatilini Pazar gününe kadar uzatmış. Perşembe sabahı 'otogara' gittim, otobüs bileti de kalmamış haliyle.
Otobüs yazıhanesinde duran çocuk insaflı çıktı da ‘hostes koltuğunda ben gönderirim seni’ dedi.
Altı saat hostes koltuğunda oturup kaptanla muhabbet ede ede döndüm İstanbul’a. Muavinlik bile yaptım.
Aklım hala yazlıkta, akşam birasına başlamış mıdır bizim çocuklar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder