İkinci Dünya Savaşı sırasında, Londra'da bir bakkala girip sepet sepet alışveriş yapılamazdı. Zaten savaş şartlarında nerede böyle bir imkan bulunabilir ki? Olağanüstü koşullar gereği, elde karne, izin verilen tutarlarda gıda satın alınabiliyordu.
84 Charing Cross Road isimli filmden öğreniyorum ki, Britanya'da yiyecek kıtlığı 1950'lilerin ortasına kadar devam etmiş ve karne uygulaması, nihayet 1954 yılında, yasal olarak sona ermiş. Bu uygulamanın doğal sonucu olarak da, 1951 yılında seçimleri, İşçi Partisi'ne karşı Muhafazakar Parti kazanmış.
Film, New York'lu Helene Hanff ile, Londra'daki Marks & Co kitapçısının müdürü diyebileceğimiz Frank Doel arasında yirmi iki yıl gerçekleşen mektuplaşmayı anlatıyor. New York'ta ikamet eden yazar Helene Hanım, New York kitapçılarında bulamadığı İngiliz Edebiyatı eserlerini, bir dergide rastladığı ilan neticesinde, Londra'daki Marks & Co isimli kitapçıdan temin etmeye başlıyor. Bir kitap vesilesiyle başlayan ilişkileri, birbirlerinin yüzünü görmeden, seslerini duymadan uzun yıllar, mektuplar aracılığıyla devam ediyor. Londra'da gıda kıtlığı sırasında da Helen Hanım, Danimarka üzerinden, kitapçıdaki çalışanlara konserve gönderiyor. Helene Hanım birkaç kez Londra'ya gelmeye niyet ediyor ama hayatın garip cilveleri nedeniyle bir türlü amacına ulaşamıyor.
Yıllar sonra, Frank Doel'in ölümünün ardından, Londra'ya yolu düştüğünde, Charing Cross Road'un 84 numarasında artık bir kitapçının bulunmadığı gerçeğiyle yüzleşiyor. Dükkan boşaltılmış, yeni sahipleri tadilata başlamış. Helene Hanım dükkana giriyor ve bakışları, içerideki camlı odada duran çekmeceli dolaba kilitleniyor. Sanki Frank Doel karşısında ve birazdan onun istediği kitapları çekmeceden çıkartacak.
Peki ben, 2007 yılından sonra, o caddede gerçekleşen değişikliklere hazır mıyım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder