7 Kasım 2011 Pazartesi

Bayram

Bayram'da İstanbul'da yapılacak en güzel şeylerden biri de araba kullanmak sanırım. Bir de bu bayram olduğu gibi, güneşli bir güne uyanmışsanız, Kızılelma Caddesi'nden Cerrahpaşa'ya inerken masmavi uzanmış Marmara Denizi, pırıltılarıyla karşınıza çıkarıveriyor. Arkasında Moda, Kalamış, Fenerbahçe kıyıları sıralanmış. Sanki sahilyoluna değil de Samatya kumsalına iniyorum, birazdan kayığıma atlayıp adalara yol alacağım.

Bayram kahvaltısı için Ataköy'e doğru yol alıyorum. Bayram buluşması da denemez zaten, kahvaltı, ailemi Rumelihisarı'na götüreceğim için bir çeşit rüşvet yemeğine dönüşüyor. Dilerseniz siz buna minnet yemeği de diyebilirsiniz.

Bayram şoförlüğü işime de geliyor. Sabah bir tepesinden gördüğüm İstanbul denizini, öğleden sonra başka bir tepesinden seyredeceğim. Dönüşte Kanyon'a uğrayıp Remzi Kitabevi'nden birkaç kitap alıp sonrasında da eve gelip yazı yazma niyetindeyim.

Kitapçıda hayal kırıklığı yaşıyorum, aradığım iki kitabı da bulamıyorum. Diğer dükkanlarından getirtmeyi teklif ediyorlar ama şevkim kırılmış bir kere, yüzümü asıp çıkıyorum kitapçıdan.

İnsanlar da güneşi gördükleri için olsa gerek dışarı çıkmışlar, yolların sabahki tenhalığı kalmamış. Beynim bugünkü yazı konumla meşgul, kara kara ne yazsam diye düşünürken Fındıkzade'ye doğru yol alıyorum.

Kitapların olmaması bütün şevkimi kaçırmış, Londra Caz Festivali hakkında yazmaya karar veriyorum. Tatiller oldum olası, bende, Londra hasretini daha da dayanılmaz kılıyor. Hele bu bayramda olduğu gibi bir yere gitmeyip İstanbul'da kalmışsam.

Masama oturuyorum. Defterimi, kalemimi hazırlıyorum. Defterimdeki yaprakların tükenmek üzere olduğunu görünce mutlu oluyorum. 'Amma da yazmışım' diye gururlanıyorum içten içe. Bilgisayarımı açıyorum, şarjı bitmek üzere, kanepenin yanından kablosunu alıp prize takıyorum.

Bütün planlarım alt üst olmuş, kitapları bulamamışım, yazı yazmak istemiyorum. Sürekli kendime oyalanacak birşeyler, yazıya oturmamak için bahaneler buluyorum.

Sabah gazetesine ileşiyorum bu sefer. Tek tek yazarlarımı okuyorum.

Hasan Bülent Kahraman Londra'daymış, Londra yazısı yazmış. Kendimi aniden hapishanedeymiş gibi hissediyorum. Boğazıma bir yumruk saplanıyor.

Canım fena halde sigara istiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder