Hergün bir dolu kitap piyasaya çıkıyor. Bunların hepsini takip etmek, ilgi alanlarına göre ayrımını yapmak oldukça zor.
Ben bu imkansız işin, Idefix ile üstesinden gelmeye çalışıyorum. RSS kaydımı yaptım, siteye eklenen her yeni kitap, tanıtım içeriğiyle beraber e-posta kutuma geliyor. Kitabın adı, yazarı veya konusu ilgimi çektiyse, linki tıklayarak kitap hakkında daha detaylı bilgiye ulaşıyorum. Eğer 'bu kitaba muhakkak sahip olmalıyım' diye düşünürsem, o an için kendimi frenleyip, Idefix'in sağladığı hizmetten yararlanıp, kitabı 'favorilerim' listesine ekliyorum. Cebim para görüp, kütüphanemdeki okunacak kitaplar nispeten azaldıysa siparişimi veriyorum. Reklam olmasın sadece Idefix'e çalışmıyorum tabii ki. Onu daha çok kitapların takibi için kullanıyorum. Yoksa sahafta aynı kitabı düşeşe bulursam, 'gittigidiyor'u da sıklıkla tercih ediyorum.
Geçen haftalarda posta kutuma böyle bir kitap düştü. Kum Saati Yayınları'ndan çıkan kitabın adı 'İstihbarat örgütlerinde beyin yıkama' idi. Casus romanlarını seven herkesin ilgisini çekecek bir adı vardı kitabın ve bu aralar psikolojiyle, ayak oyunlarıyla, casuslukla ilgili şeylere kafa yorduğum için de beni zayıf tarafımdan yakaladı.
Satın almadan önce kitabın yazarını Google'da arattım. İlhan Bahar isminde kayda değer bir bilgiye ulaşamadım. Aynı isimde bir blog vardı ama isim benzerliği olduğunu düşündüm. Çünkü bu blogda teknolojiyle ilgili yazılar yer alıyordu.
Bütün bunlara aldırış etmeden, kitabın adına aldanarak, yanına bir kaç kitap daha ekleyerek siparişimi verdim. Kitap, birkaç gün sonra ulaştı ve okunacak kitaplar rafına koydum. Kitabı unutmuş, hayatıma devam ederken, ziyaretime gelmiş olan ablam kitabı farketti ve bu konulara meraklı olduğu için el koydu.
Bir hafta dolmadan büyük bir hayal kırıklığıyla geri getirdi kitabı. John Le Carre ve nice başyapıtı bana tanıtmış kişidir, en derin komplo teorilerin insanıdır, casusluktan, istihbarattan anlar, en kibar ifadeyle bu kitap 'berbat' dedi.
Kitabın yazarı İlhan Bahar hakkında kitapta ne ufak bir bilgi, ne tanıtım yazısı, ne önsöz, ne teşekkür, hiçbir şey bulunmuyor. Kaynakçada ise, aynı yayınevinden yayınlanan kitaplar, birkaç internet sitesi ve kardeş olduklarından şüphelendiğim yayınevlerinden çıkan kitaplar var.
Üniversitede, yumurta kapıya gelince yarım saatte 'copy paste' yaptığım ödevlere benziyor. Sağdan soldan toplanıp, analizi geçtim, süzgeçten geçirilmeden, sadece bölüm numaraları verilerek hazırlanmış ansiklopedik bilgilerden oluşan bir kitap.
Bu kitabı kıstas alırsak, bilgisayar ve internet kullanmasını bilen, üstünkörü ödev hazırlamasını becerebilen her ortaokul öğrencisi kitap sahibi olabilir.
İçimi dökmek, şikayet maili yazmak için iletişim bilgilerini aradım ama yayınevinin internet sitesine ulaşamadım. Haklarını yemeyeyim, kitapta adres ve telefon bilgileri mevcut. Benzin ve telefon parasına yazık.
İnternetten, görmeden, denemeden alışveriş yapan kadınlara bugüne kadar demediğimi bırakmamıştım. Onlara çok sinirlendim, çok kızdım, kalplerini kırdım. Dilimi tutsaydım da onları kırmasaydım. Belli ki beddualarını kazanmışım.
Bundan sonra tanımadığım, bilmediğim, tavsiyesini okumadığım yazarın, yayınevinin kitabını almam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder