Bu blog sayfasında yazmaya başlayalı iki sene olmuş. Başlangıçta, hevesimin geçebileceğini, vakit ayıramayacağımı düşünerek, mahlas kullanmayı tercih etmiştim. Eh bunda, yazdıklarımın kamusal alana taşınarak, herkes tarafından okunabilecek olması ve dolayısıyla insanların ilgisini çekememe korkusu etkendi.
Sonuçta kendi ismimi vermedikten sonra ne olacaktı ki? Baktım yazıların devamını getiremiyorum, kimse tarafından okunmuyorum, sosyal medyadan ufak ufak fertiği çekerim diye düşünmüştüm.
Yazılar yavaş yavaş birikmeye başlayıp, tanımadığım 'okurlarımdan' yorumlar alınca, yakın arkadaşlarımla da blogumu paylaşmaya karar verdim. Sonuçta bir kaç yerde yazım yayımlanmıştı ve bu tutkumdan haberdarlardı.
İyi ya da kötü, amatör veya profesyonel her yazar, aklında kelimeler uçuşmaya başlayınca onları kağıda dökmeden yerinde duramaz. Kimisi önce telli defterine kalemle yazar, sonra bilgisayarına geçirir. Bu geçiş sırasında da yazı farklılaşır, sadeleşir. Okuruna saygısından, yazısını en duru haline getirmeye çalışır.
Sonrasında, yazısının milyonlar tarafından okunmasını bekler. Bu bir yazarın varolma nedenidir. Tepki almayan, üzerine konuşulmayan bir yazar, yaşamadığını, nefes almadığını düşünür. Onun için 'analytic'in istatistiki verileri, yazar için çok önemlidir. Daha fazla kişiye ulaşmalı, çok daha fazla okunmalıdır. Ama bunun için de yazısının önüne geçmemeli, her zaman onun arkasına saklanmalıdır. Yani kitabının kapağı için erkek kılığına girmemeli ya da sosyal araştırma ayağına peştemaliyle hamamda fotoğraf çektirmemelidir. Tek başına, gündemde olmak, çok konuşulmak da bir yazarın değerini belirleyen unsurlar değildir.
Peki her yazarın kıymeti öldükten yirmi sene sonra bilinmez mi?
Haruki Murakami'nin 'İmkansızın Şarkısı' isimli kitabında, Nagasava, Vatanabe'ye şöyle der: 'İlke olarak sadece otuz yıl önce ölmüş yazarları okuyorum. Çünkü sadece onlara güven duyuyorum. Çağdaş edebiyata güvenim yok demiyorum. Ama değerli vaktimi de zamanın vaftiz etmediği eserleri okuyarak ziyan etmek istemem. Hayat zaten yeterince kısa.'
Blog ödülleri vesilesiyle blogumu, oy toplayabilmek için, bilen bilmeyen herkesle paylaştım. İşyerindeki arkadaşlarımın bizzat yanına giderek, oy verme işlemlerinde onlara yardımcı oldum. Çoğuna da zorla kullandırdım. Benden böyle sanatsal bir girişim beklemediklerinden olsa gerek oldukça şaşırdılar. Kimisi ödülü sordu, kimisi de neden bu kadar uğraştığımı. Sonuçta ne elde edecektim ki, daha ödülün bile ne olduğunu bilmiyordum. Akıllarından geçirip dile getiremedikleri hep aynı şeydi.
Peki neden blog Evren Bey?
'Varolmak için' diyemedim.
:-)
YanıtlaSilBlogunun takipcisi oldum fena mi ettim o kadar soru sorarken:-)
Bugun de acaba ilginc ama hayatimizdan olan o dialoglari yazmis midir diye bakiyim dedim ama kibarca gecistirdigin sorularin cevabini aldim.
Yazilarin devamini bekliyoruz ne diyim...:-)