8 Mart 2011 Salı

Mıntıka temizliği

Elinizde kahve yudum yudum bir şehri keşfetmeyi, tramvay camından hergün bakıp geçtiğiniz bir sokakta kaybolmayı, yorulduğunuzda bir kahvehanede oturup ince belli bardakta çay içmeyi, bir yol ayrımında durup sağa mı yoksa sola mı gideceğinizi bilmemenin verdiği hazzı, insanların size garip garip bakmasını, aylaklığı sever misiniz?

Haftasonu yine amaçsız, başıboş bir İstanbul turuna çıktım. Kapalıçarşı’ya Beyazıt Kapısı’ndan girdim, Kalpakçılar Caddesi, Orta Kazancılar Sokağı, dantel işlemeli kaşkol, incik boncuk, antika derken Mercan Kapısı’ndan gökyüzünü gördüm. Tahtakale üzerinden Bahçekapı’ya yöneldim, hava soğuk, yağmur da atıştırmaya başladı, ısınmak için Türkiye İş Bankası Müzesi’ne girdim.

Müzenin giriş katında '10 adımda Kapalıçarşı' sergisi vardı. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinde çok önemli yeri olan bu ‘ticaret merkezinin’ gelişimini ve yapısını on başlık altında özetlemişler.

Serginin altıncı adımında ‘Prost ve Kapalıçarşı’ başlığında, Fransız Mimar Henri Prost’un 1945 yılında Kapalıçarşı’nın konumu güçlendirmek için hazırladığı projede İstanbul metro ağının iki ana aktarma istasyonundan birisinin Kapalıçarşı Bedesten’in altına, diğerini de Taksim’e planladığı yazılmıştı. Hatta Bedesten Metro istasyonun taslak resmi de vardı.

2010 yılını geride bıraktık, herifçioğlu 1945 diyor, kimdir bu Henri Prost diye soluğu kitapçıda aldım. Google’dan aratarak Fransız Mimar hakkında daha detaylı bilgi alabilirsiniz, ben kısaca geçeceğim.

Cumhuriyet yöneticileri tarafından İstanbul’un planlanması için davet edilmiş ve 1937 yılında Avrupa Ciheti Nazım Planı’nı hazırlamış. 1935 yılında İstanbul’a gelerek Taksim’de Lamartine Caddesi 55 numaralı evde 1951 yılına kadar yaşamış ve Türkiye’den küskün ayrılmış. 55 numaraya gidip bakmadım, eğer bir pirinç levha asılıp ‘burada Henri Prost yaşadı’ yazılmamışsa bizim ayıbımızdır.

Vatan ve Millet caddeleri, Büyükdere-Taksim yolu, Gezi Parkı, Hipodrom Meydanı gibi birçok proje onun planında yer almış. Hatta Tarihi Yarımada’nın silüetinin büyük ölçüde korunmasının nedeni de onun belirlediği artı kırk metre zemin kodu zorunluluğudur. Haseki ve Cerrahpaşa çevresinde oluşturulan Tıp Mıntıkası da onun eseriymiş.

Henri Prost 20. yüzyıl başındaki şehircilik disiplinin temel kavramlarından biri olan espace libre (serbest sahalar) kavramını kamusal açık alanlar için kullanmıştır. Bunun için de Taksim Gezi Parkı dahil onsekiz adet parkı ‘çağdaş yaşamı desteklemek’ üzere planlamıştır. Bunlardan kimisi hayata geçmiş, kimisi de geçememiştir.

Yukarıda yer alan bilgilerin çoğunluğunu Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi’nin yayınladığı ‘Osmanlı Başkenti’nden Küreselleşen İstanbul’a: Mimarlık ve Kent, 1910-2010’ isimli kitaptan öğrendim. Vasat köşe yazarı ağzıyla her İstanbullu’nun kütüphanesinde olması gereken bir eser.

Kitapta, İpek Yada Akpınar’ın makalesindeki yaklaşım beni oldukça düşündürdü. Şöyle yazmış İpek Hanım:

‘Prost Planı’nın güzel kent tipinin bazı özelliklerini yadsımıyorum; fakat aynı zamanda master planın temel fiziksel öğesi ‘serbest sahalar’ın ulus-devletin sekülerleştirici reformlarıyla yakın bağları olduğunu öneriyorum. Türk kent planlaması içinde spekülatif argümanım, Prost planının İstanbul’da ulusal kimlik kurma süreciyle yakın bağları olduğunu betimlemektir’.

Mimar da değilim, sosyolog da, bu öneriyi araştırırım, gerçeği de tarihçilere bırakırım.

Her lise öğrencisinin yazabileceği bir kompozisyon oldu, giriş ve gelişme bölümünü yazdım, sonucu da bağlamalıyım ki Edebiyat hocalarım sinirlenmesin.

Yukarıda adı geçen bütün çizimlerin, taslakların, planların yer aldığı, Roma’nın, Bizans’ın, Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin zenginliğini ortaya koyacak İstanbul Müzesi en kısa zamanda hayata geçirilmelidir. İstanbul belleğinin ve bilincinin oluşturulması için gereklidir. Haliç kıyısında olursa daha da şık olur.