30 Ocak 2012 Pazartesi

Muhayyile

Bazı akşamlar, Beyoğlu'ndaki kafede görüyordum onu. Gümüşsuyu'nda bir seyahat acentasında çalışıyordu. Belki de sahibiydi. Garsonla yaptığı konuşmalardan çıkarmıştım bu bilgiyi.

Onunla hep mesai bitiminde rastgelmiştik. Kırklı yaşlarının sonlarındaydı. Onun varlığını fark etmemi sağlayan, her seferinde cam vitrinin önündeki sandalyede oturması ve kitap okumasıydı.

Son karşılaşmamızda ben ondan önce gelmiştim kafeye. Telaşlı bir şekilde girmişti içeri. Sanki birilerinden kaçıyordu. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı. Garsonla muhabbeti koyulaştırmadan bir kahve söyledi. Elleriyle ceketinin ceplerini yokladı, telaşlı telaşlı etrafına bakındı. Birilerine yakalanmamak derdindeydi.

29 Ocak 2012 Pazar

84 Charing Cross Road

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Londra'da bir bakkala girip sepet sepet alışveriş yapılamazdı. Zaten savaş şartlarında nerede böyle bir imkan bulunabilir ki? Olağanüstü koşullar gereği, elde karne, izin verilen tutarlarda gıda satın alınabiliyordu.

84 Charing Cross Road isimli filmden öğreniyorum ki, Britanya'da yiyecek kıtlığı 1950'lilerin ortasına kadar devam etmiş ve karne uygulaması, nihayet 1954 yılında, yasal olarak sona ermiş. Bu uygulamanın doğal sonucu olarak da, 1951 yılında seçimleri, İşçi Partisi'ne karşı Muhafazakar Parti kazanmış.

22 Ocak 2012 Pazar

Minibüs sosyolojisi

Birkaç hafta önce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, minibüslerin kaldırılacağı müjdesini verdi.

Müjde diyorum çünkü, toplu taşıma aracı olarak minibüs, bize özgü şekliyle "ne köylü ne şehirli, hem köylü hem şehirli" bir toplu taşıma aracıdır. Güzergahı boyunca belirlenmiş durağı, sefer zamanı, kısacası bir sistemi bulunmamaktadır. Minibüs şoförü istediği yerden, istediği zamanda, bazen en sol şeritten yolcu alma hakkını kendisinde görür. Trafiğin bencil ve şımarık çocuğu gibi davranır.

16 Ocak 2012 Pazartesi

BJK Parkı

Karşımdaki sandalyede siyah, v yakalı bir tişört duruyor. Üzerinde de, alt alta, 'Hyde Park hatırası', 'Bizans entrikası', 'şişme uzun top', 'hep bizim dediğimiz oldu' cümleleri sıralanmış. Londra'nın Hyde Park'ında yaptığımız futbol maçlarından hatıra kalmış bir tişört...

Her hafta, özellikle Perşembe günleri, çalışma arkadaşlarımla, mesai bitiminde metroya atlayıp Hyde Park'a maç yapmaya giderdik.

Başlangıçta, gelip geçici bir heves olarak kalacağını düşünmüştü herkes. Güneşli bir Londra gününün ertesinde, gaza gelip maç yapmak için sözleştik. Hyde Park'ta taş ne gezer, sırt çantalarımız kalelerin direkleri olmuştu.