23 Aralık 2011 Cuma

Gırnata

By Grafilu
Geçen gün gazetede, klarnetçi Serkan Çağrı ile DJ Hüseyin Karadayı'nın birlikte hazırladıkları "Endorfin" ismindeki albümleri için verdikleri röportajı okudum.

Size de olur mu bilmem, beyninizin bir köşesine saklanmış, çok önceden oluşmuş sorular, bir olay neticesinde çıkagelir ve cevabının verilmesini ister.

Bu röportaj neticesinde benim de beynimin saklı köşesinden kopup gelen soru, Trakya'da klarnete neden gırnata denmesiydi. Kendimce, "gırnata" kelimesinin etimolojik geçmişini Granada'ya bağlıyordum. Çünkü Granada şehrine, dilimizde Gırnata deniyordu ve bu Endülüs şehrinin, çingeneleri ve dünya müziğine dönüştürdükleri flamenkosuyla, "klarnetin" anavatanı olabileceğini düşünüyordum.



Birkaç kaynakta buna benzer yorumla karşılaştım ama Endülüs'te, flamenkoda, bu çalgının adı olabilecek kadar bir klarnet etkisi görmemiştim. Türk Dil Kurumu'nun internet sayfasında da gırnata, klarnetin halk ağzında söylenişi olarak tarif edilmişti.

Usanmadan Google'da araştırma yaparken, klarnet ile ilgili herşeyden haberdar oldum. Bu vesileyle, Edirne Belediyesi'nin Serkan Çağrı'nın girişimiyle bir klarnet festivali düzenlemeyi planladığını öğrendim. Hatta Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ı geçtiğimiz günlerde ziyaret etmiş, Mayıs ayında yapılması planlanan festivalin maliyetinin önemli bölümünün karşılanması için de Bakan'ın sözünü almış.

Balkanlar'ın bütün klarnetçilerini Meriç Nehri'nin kenarında hayal ettim. Vassilis Saleas, Hüsnü Şenlendirici, Selim Sesler, İvo Papasov... Hatta, festivali dünya çapında bir organizasyona dönüştürmek için, her Pazartesi akşamı, Micheal'ın Pub'ında klarnet çalan Woody Allen da gelse ne güzel olur diye düşündüm. Hazır gelmişken, "Midnight in Paris", "Vicky Cristina Barcelona" tarzı bir filmi de Edirne'de çekiverir, ülkemizin tanıtımına da katkıda bulunur.

Telefonum çaldı, rüyalardan uyandım. Gırnata kelimesinin kökenini, Nilüfer Şen'in hazırladığı "Türkiye'de yöresel müziklerde klarnet kullanımının incelenmesi" isimli yüksek lisans tezinde buldum. Bu teze göre,  klarnet ülkemize 1820'li yıllarda girmesine rağmen, gırnata ismi çok daha önceleri duyulmuş. Bunun sebebi ise, Suriye'de kullanılan bütün nefesli sazlara "kurnayta" denmesiymiş. Bu isim, halk arasında "gırnata" olarak kullanılmış. Klarnet ülkemize geldikten sonra da, nefesli bir çalgı oluşu nedeniyle "gırnata" denmiş.

Yazıyı bitirmeme yakın, bilgisayarımda Paul Desmond'un Fujiyama'sı çalıyordu. Gırnatayı saksafonla aldattım.

1 yorum: