28 Aralık 2013 Cumartesi

Ben de makarnacıyım

Benim için artık geçerliliği olmayan bir ifadedir ama aile içinde gururla söylenir. Her kim söylüyorsa artık bana, hafiften de içini çekerek 'deden solcuydu sıkı CHP'liydi' demeye bayılırlar. Siyasete merak saldığım ergenlik dönemlerimde, Türkiye'deki solculuğu da matah saydığım zamanlar, hoşuma da giderdi, dedemin sıkı solcu olması... Hışırım tabii ki, Türkiye'nin darbe tarihiyle ilgili en ufak bir fikrim yok.


Benim dedem bir tüccardı. Kırklareli'nin köylerinden topladığı sütü, yaşadığı kasabada satıyordu. Ayrıca, sahip olduğu birkaç dönüm arazide çiftçilik de yapıyordu. Menderes döneminin hızlı gelişen Türkiye'sinde, otomobil ve traktör piyasasında fırsatları görüp yedek parça ticaretine girmiş, önce kendi kasabasında bir dükkan açmış, onunla yetinmemiş, İstanbul'un merkezinde, Talimhane'de ikinci dükkanını açmıştı.

Akıllı bir tüccar,  namusuyla, emeğiyle işini zenginleştirip, daha çok para kazanmasını sağlayan bir hükümetin devrilmesini isteyebilir mi? Bu sorunun net bir cevabı yok maalesef, İstanbul sermayesine bakıp bunun olabileceğini söyleyebilirsiniz. Eh dedemden de bugüne ulaşan bir blog sayfası olmadığı için, onun da ne düşündüğünü tam olarak bilemiyoum, sadece tahmin edebiliyorum. Ama aile bireylerine sorarsanız, dedem çok sıkı solcuydu, dolayısıyla Menderes'in gitmesini istiyordu. Nedeni zaten belliydi çünkü Menderes ülkeyi baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürüyordu. Aynı şeyler Özal için de, Demirel için de söylendi, şimdi Recep Tayyip Erdoğan için de söyleniyor.

Demek ki bu topaklarda altmış küsur yıldır hep aynı şeyler söyleniyor ve bu ülke ne zaman biraz silkelenip kendine gelmeye başlasa, bir darbeyle önü kesiliyor. Kendini solcu sayan yarı aydın da, ekonomik olarak hükümete bir şey söyleyemeyeceği için lafına hep amayla başlıyor. Amaçları sadece Başbakan'ın bir şekilde gitmesi, sonrası için ne bir programları var ne de planları. Bu ülkenin daha demokratik, kendi ayakları üzerinde duran, bütün farklılıklarıyla barış içinde yaşayan bir ülke olmasını istemiyorlar. Kürt sorununu halletmeye bu kadar yaklaşan bir liderin ülkenin başında olmasını istemiyorlar.

Kadın Kokusu filminin unutulmaz karakteri Frank Slade'in dediği gibi ülke olarak bir yol ayrımına geldik. Ya kendi ayaklarımız üzerinde duran, kimseye hesap vermeyen, insan haklarını ilke edinmiş, tam bağımsız bir hukuk devleti olacağız ya da eskisi gibi sinik, içine kapalı bir ülke olmaya devam edeceğiz. Birinci yol zor bir yol, dümdüz değil, taşlarla dolu. Ama sonu aydınlık. Bu yolun sonuna varmak üzereyiz, ışık görünmek üzere...

Henüz bir yaşını doldurmamış bir yeğenim var, adı Bora. Bu yazıyı ona yazdım. Günün birinde eğer, 2013 yılında bu ülkede yaşanan olayları merak edip dayısının hangi tarafta yer aldığı merak ederse, bu yazımı okur.

Umarım dayısı kazanmış olur...

2 yorum:

  1. Kadin kokusundan başka film izledinmi merak ediyorum? Hayatta kör albaydan daha kalici karakterler var..

    YanıtlaSil
  2. Bir de Big Lebowski'den Dude var tabii ki...

    YanıtlaSil