15 Şubat 2011 Salı

Ismarlama yazı


Bu blog’u yayımlamaya başladığımda, eş zamanlı olarak da ‘google analytics’e sitemin kaydını yaptım, ne kadar okunuyorum, insanlar sayfamda ne kadar vakit geçiriyor merakla takip ediyorum. Daha sonra blogger’ın içine istatistik bölümünü de eklediler ama buradan detaylı olarak incelemek daha keyifli oluyor.

Tamam en nihayetinde yazı benim için tutku, kendim için yazıyorum ama ne yalan söyleyeyim daha çok insan da yazılarımı okusun istiyorum.

Geçen gün ablamla telefonda konuşurken yazılarımı okuyup okumadığını sordum, ‘benim hakkımda yazmıyorsun, niye okuyayım ki’ diye şımarıkça cevap verdi. Huyum kurusun, karşımda böyle şımarık kadın görünce dayanamam, yelkenleri suya indirdim. Pohpohlanmak, şımartılmak istiyorsa hesabıma yatıracağı kabul edilebilir bir meblağ karşılığında onun hakkında başyapıt bir yazı yazabileceğimi söyledim. Ne dese beğenirsin, kardeş vazifesiymiş, beleşe yazmalıymışım.

Halbuki bilmez mi bu köşe ‘babamızın malı’ değil, sorumlu olduğum hem bir aydın duruşu hem de milyonlarca okuyucu var. Sonra Google’ın CEO’su Eric Shmidt var. Bazı yazılarım sonrası kaymak müşterileri Beyaz Türkler’e çok yüklendiğim, içkiyi çok özendirdiğim için arayıp az serzenişte bulunmamıştı. Emekli de oldu, artık kim arar bilemiyorum.

Yani ablacığım çok isterdim bana küçükken çektirdiğin eziyetleri burada afişe edeyim, seni elaleme rezil edeyim. Beni hüngür hüngür ağlatarak karşımda dondurma yiyişini ve Allah için bir yudum bile vermeyişini anlatsam istediğin gibi bir yazı olmaz ki.

Beğendin veya beğenmedin, söz verdiğim gibi bir yazımda adın geçti.

Oldu mu ablacığım, mutlu musun? Yazılarımı okuyacak mısın artık?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder