13 Şubat 2011 Pazar

Yeni başlayanlar için reklam ajansı ( Ya da ezik bir stajyerin post-it’leri)

Aşağıdaki yazı ajansa kabul edilebilmem için işe başladıktan bir hafta sonra, ajansın art direktörü tarafından istenmişti. Bir yazı yaz da elin kalem tutuyor mu görelim bakalım niyetiyle. Bunu burada yayınlıyorum çünkü unutulmasın, ileride çocuklarım okusun. İlkokulda demokrasi üzerine bir kompozisyon yazmıştım da ödül olarak resim dosyası kazanmıştım. Keşke onu da bulabilsem de yayınlasam. Yazıda geçen isimleri değiştirdim, bloga uygun olsun diye İngilizce isim koydum.

Sevgili George,

Geçtiğimiz haftalarda işe başlayan fakat varlığı ve yokluğu belli olmayan zat-ı muhteremin artık işe gelmediğini farkettik. Ekipte kimse adını hatırlayamadı o kadar kaynaşmışız yani! Bundan sonrası için senden arzumuz stajyer alımında bize de danışman. Sonuçta olan olmuş. En azından Mary’yi uyar da böyle bir arkadaşa sahip olan sevgiliden hayır gelmeyeceğini anlasın kızcağız. Aşağıdakiler stajyerin (hala ismini hatırlayabilmiş değiliz) bırakmış olduğu ajandadan çıkan post-it’ler. Yorumu sana bırakıyoruz.

o Sabahları beşinci katta sigara ve kahve beyaz koltuklarda içilecek. Herkes orada takılıyor. İnsanlarla iletişime geçebilmem için stratejik bir öneme sahip.

o Cumaya kadar ekiple istediğim sıcaklık sağlanamazsa Edirne’ye gidip badem ezmesi ve Kavala kurabiyesi alınacak. Bunlar Pazartesi sabahı bütün ekibe, gerekirse üçüncü katta çalışan herkese dağıtılacak. En azından içlerinden Trakyalı biri çıkar ve bana kol kanat gerer.

o Yanlışlıkla dördüncü kattaki yazıcıya yolladığım Firma ilanı ile ilgili fikrim alay konusu olmuş mudur acaba? Sanki yemekte ‘hıyarın birini metin yazarı olarak işe almışlar Fatih Sultan Mehmet’ten reklam yıldızı yaratmaya çalışıyor öküz” gibi bir konuşmaya şahit oldum. Bunlar beni etkilememeli, işime konsantre olmalıyım.

o Tarih ile ilgili değil daha modern, daha güncel şeylerle ilgili fikirler bulmalıyım.

o Farkettim de kimse paltosunu koltuğa asmıyor. Askılığı bulmam lazım. İşe herkesten önce gelsem bu sorunu halledebilirim. Hayır bunu kimseye soramam.

o Şirkette bir küllük sorunu var. Herkes küllüğünü yanında mı getiriyor? Saçmalama böyle birşey olamaz. Peki bunları reklamcılar evlerine mi götürüyor? Seni şapşal konuşmalarına dikkat et, hepsi para kazanan insanlar bunlar. Kleptomaniyle ilgili kitaplar karıştırılacak, küllükle ilgili verilere ulaşılmaya çalışılacak.

o Köşedeki Yunan lokantasına gitmeyelim. Palmers Green’deki Rum meyhanelerini özledim. Sadece uzo mu var acaba?

o Metin yazarlığından önce ajansta çalışabilmeyi öğrenmeliyim. Amazon’dan Peter Mayle’in Up The Agency kitabını sipariş edeyim. Baba ne olur kızma herşey oğlunun geleceği için!

o Acaba sonum bir dönem Londra’da yaşayıp reklamcılıkta dikiş tutturamayan Hilmi Yavuz ve Engin Ardıç gibi mi olacak? Bu benzerlikten en azından ileride iyi bir yazar olabileceğim sonucunu çıkartabilirim.

Ajandadan çıkanlar bunlar işte George. Bir daha okuduk ve eğlendik. Bazılarını duvara yapıştıracağız.

Saygılarımızla

Yaratıcı Ekip

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder