24 Ağustos 2011 Çarşamba

Boyoz


Ayhan Aktar'ın yayına hazırladığı, İletişim Yayınları'ndan çıkan 'Yorgo Hacıdimitriadis'in Aşkale-Erzurum Günlüğü (1943)' isimli kitabı okuyorum. Lakin bu yazının konusu bu kitap değil, önümüzdeki günlerde onun üzerine yazacağım.

Kitapta Varlık Vergisi mükellefi olarak gözaltına alınıp toplama kampına yollanan gayrimüslim vatandaşlarımızın isim listelerine yer verilmiş. İstanbul'dan 1869, İzmir'den 88, Bursa ve Edirne'den 100 olmak üzere listede toplam 2057 adet mükellefin ismi yer alıyor.

Hem dedemin Yahudilerle olan ticari ilişkileri hem de çok sonradan öğrendiğim 1934 Trakya Olayları nedeniyle Trakya'dan kökü kazınmaya başlamış Yahudi Cemaati'nin tarihine özel bir ilgim var.

Varlık Vergisi döneminde Edirne'nin durumu nasıldır diye internette araştırma yaparken Şalom Gazetesi'nin "Kaybolan Tarihimiz / Edirne Yahudileri" isminde 2010 yılında beş bölüm halinde yayınlanmış bir yazı dizisine rastladım. Dizinin üçüncü bölümünde yer alan şu cümle dikkatimi çekti: "Komşuluk münasebetlerinde ikram edilen lakerda, pişkalo, çiroz, tuzda uskumru bunun yanında beyaz kirazdan reçel, boyoz, patlıcanlı borekitas halen yaşayanların damak tadında özlem duyanlar olarak yer tutar"

Hepsini anladım da boyozun Edirne Kaleiçi semtinde ne işi var? Hemen vikipediye boyoz yazdım. Boyozu İzmir mutfağına kazandıran Sefarad Yahudileri'ymiş meğerse. Boyoz ismi de İspanyolca 'bollos' (bohçalar) kelimesinden türemiş.

Eh madem bu boyoz Sefarad mutfağına ait de, neden Edirne'ye, İstanbul'a, Bursa'ya değil de İzmir'e özgü olmuş diye sorarken, İzmir'deki Avram Usta'nın boyozu ticari olarak piyasaya sunmasıyla İzmir'in böreği olduğunu öğrendim.

Bütün İzmirliler'in anlata anlata bitiremediği, gurbette hasretini çektiği, Kritiçes'in taa Karşıyaka fırınlarından dondurulmuş olarak binbir zorluklarla getirip hamaratlı elleriyle fırınında yaptığı boyoz meğerse Sefarad mutfağına aitmiş.

Üşenmedim, internetten Edirne Kaleiçi'ndeki bir kaç fırının telefonunu buldum, boyozları olup olmadığını sordum, 'yumurtalı Ramazan Pidesi var abi, ayırtalım mı' diye karşılık verdiler. İlk Edirne seyahatimde boyoz familyasındaki böreğin peşine düşeceğim ve eminim ki onu Kaleiçi semtinde bulacağım.

Aslında ben de İzmirli arkadaşlarımla az didişmedim, bu böreğin benzerlerini İstanbul'da da, Edirne'de de yapıyorlar diye. Fındıkzade'de, Kızılelma Caddesi'nin üzerindeki bir pastanede, üzeri artı işaretli bohçayı boyoz niyetine yiyorduk işte.

Yazıyı, 'yok aslında birbirimizden farkımız, hepimiz Osmanlı torunlarıyız' diye bağlasam ulusalcı arkadaşlarım kızar mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder