12 Kasım 2010 Cuma

Bir Engin Ardıç okurunun itirafları

Bir yazar, hadi yazar olmaya çalışan diyelim, okuduğu, onu yazıya iten, bir tutkuya dönüştüren yazarlarını fırsat buldukça yazılarında konu eder. Engin Ardıç benim için çok önemli bir yazardır ve bu nedenle birkaç kez bu sütunda adı geçmiştir. Benim bu ülkeyi ve insanını tanımamda (belki de tanımaya çalışmamda demek daha doğru olur sanırım bu süreç tamamlanmadı) önde gelen yazarlardan birisidir.

Kimsenin referansı olmadan keşfetmiştim. Nasıl oldu hatırlamıyorum, bir tesadüf müdür yoksa başka bir yazıda isminin geçmesi midir bilmiyorum. O gün bugündür bir gün bile aksatmadan okuyorum.

Kadıköy, Bakırköy ve Beyoğlu sahaflarında deli gibi kitaplarını aramıştım. Dün gibi belleğimde, en son edindiğim ve en çok ses getiren kitabı ‘Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar’ı Kurtuluş’ta (yoksa Tatavla mı demeliydim üstad) bulduğumda yaşadığım mutluluğu tarif edemem. Kitapçıya fazladan para bile vermiştim. Sahaf bahşişi.

Bugüne kadar hiç karşılaşma fırsatım olmadı. Karşılaşsam ne yaparım bilmiyorum. Rakı içip uzun uzun Kemal Tahir’den, Attila İlhan’dan konuşmak, Bab-ı Ali dedikodusu dinlemek, başına gelen puştlukları, yaptığı çapkınlıkları, hayal kırıklıklarını bilmek isterim heralde. Kafamdaki Engin Ardıç büyüsü kaçar mı acaba? Belki de bana ‘seninle aynı kan grubundayız’ deyip başımı bile okşar.

Bu satırları yazmamın nedeni son bir haftadır düşmanları tarafından saldırıya uğraması ve kendisinin ifadesiyle ‘kellesinin istenmesi’. Bu düşmanlarından birisi de çok değil birkaç sene önce yediğinin içtiğinin ayrı gitmediği Oray Eğin.

Sorulması gereken ‘Darbecilik kötü bir şey değildir’ başlıklı bir yazının sahibi olabilen Oray Eğin’i neden bu kadar ciddiye aldığı ve gerçek olsa bile kendisinin de dediği gibi bir dedikodudan yazısında söz etmesi. Yoksa birikim olarak Oray Eğin’in kendisiyle aşık atması imkansızdır ve yazısını magazinleştirip kendi ayağına kurşun sıkmaktadır.

İddia edildiği gibi Engin Ardıç okunmuyor değil. Sadece benim gibi eski okurları bazen ‘Teğel teğel hüzün’, ‘Türkobarok’ kitaplarındaki yazılarının lezzetini arıyor. Zaman zaman o lezzeti de almıyor değiliz. ‘Esmer etine altın saydım’ benim en beğendiğim yazılarından bir tanesidir. Çocuğu yaşındayım ama benimki de naçizane dost tavsiyesidir. Kalem kırmaya gerek yok. Dediğin gibi puşt tarlasıdır burası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder