6 Şubat 2011 Pazar

Semt pazarı

Sabahın altısında Seven Sisters istasyonundan trene biniyorsun, Tottenham Court Road’da hat değiştirip Central Line hattına geçip Notting Hill Gate istasyonunda iniyorsun. Alacakaranlık girdiğin tren istasyonuna, başka bir istasyondan hava aydınlanmış olarak çıkıyorsun. Portobello Road’a gidene kadar yol boyu henüz hiçbir dükkan kepenk açmamış. Sokaklarında sidik kokusu ve alkol kusmuğu. Pazarcılar kamyonetleriyle damlamaya başlamış, tezgahlarını kurmadan önce ellerinde ‘black’ kahve, son sigaralarını içiyorlar. Antikacılarıyla, çorapçılarıyla, sebzecileriyle Portobello pazarı yeni bir iş gününe hazırlanıyor.

Aç ve sefil zamanlarımın Londra’sında dört hafta boyunca Portobello pazarında çorap satmıştım. Çoraplar tabii ki benim ‘sermayem’ değildi ben o tezgahta bir işçiydim. Çalıştığım o gün için ‘yevmiye’ alırdım. Altı buçuk gibi pazara varır ve dört saat boyunca tezgahı kurup ürünleri yerleştirirdim. ‘Ahşap bir dörtgen üzerine çorapları serpiştirirsin işte, ne büyütüyorsun’ diye düşünmeyin sakın. Metal bir iskele kurup, model model, boy boy düzenlerdik ki hem ‘dükkanımız’ güzel gözüksün, hem de müşterinin dikkatini çeksin. Yanımda da, daha doğrusu şef pozisyonunda Kırgız bir çocuk vardı, ikimiz hallederdik hepsini. Tezgahı kurup her şeyi yerleştirdikten sonra kahvemizi ve kekikli, domatesli kruvasanımızı alıp kahvaltımızı yapardık.

Patron da günde iki kez uğrardı, öğlen şöyle bir, akşam da hasılatı toplamak için. Ne ‘ikizlere takke’ diye çığırtkanlık yaptık, ne de ‘çapraz satış’ odaklı çalıştık. Üç de satsak beş de satsak elimize geçen para aynıydı, zaten patronumuzun da çok kazanmak gibi bir ihtirası yoktu. Hepi topu dört hafta çalıştığım pazarın muhabbetini, umarsamazlığını, gevşekliğini ve hardallı sosini özlüyorum.

Geçen gün iş çıkışı uzun zamandır gitmediğim Fındıkzade pazarına uğradım. Saat yediye yaklaşıyordu ve pazarcılar da çoktan toplanmaya başlamıştı. Tenteler indirilmiş, halatlar yollara serilmiş, arabalar tezgah önlerine çekilmiş, mallar yüklenmeye başlamıştı. Zabıta memuru bir yandan ‘vakit doldu, satış yok’ diye bağırıyor ama akşam pazarı bu, kaçak alışveriş de devam ediyordu.

Bağırışlara, uyarılara kulak asmadan çabuk adımlarla hedefime odaklandım ve balıkçıma ulaştım. Balıkçı da insaflı çıktı, memura aldırmadan çinekobumu temizledi, yan tezgahtan roka ve domates temin edip buyur etti.

Kader ve zabıta yanına yağlı bir beyaz peynir almayı nasip etmedi.

3 yorum:

  1. Bu adresleri, duraklari falan googlea falan bakmadan hatirliyon dimi aq ?
    Bu arada bi öncekindeki takvim, sarap falan muhabbetini sil istersen partiden ihraca kadar yolu var :D
    http://patronlardunyasi.com/haber/Erdogan-blog-yazari-ogrenciye-dava-acti/98903

    YanıtlaSil
  2. Yazıyı yazdım sonra duraklar doğru mu diye kontrol ettim. Okuyucularıma saygılıyım. Bana bir şey olmaz, kimseye hakaret etmiyorum:)

    YanıtlaSil
  3. Büyüksün aga, pederler geldi bu arada.

    YanıtlaSil