21 Ekim 2012 Pazar

Karadeniz'de bir Basklı

Sıra sıra dağlar denizin içine girmiş.  Her bir denize doğru uzanan çıkıntının arasında ufak bir koy oluşmuş. Arabanın camı açık değil ama rüzgarını yüzümde hissedebiliyorum. Yemyeşil kıvrılan bir virajdan sonra masmavi bir deniz karşılıyor beni. Arabayı kenara çekip denize ulaşayım desem, uçsuz bucaksız bir uçurum engel olacak bana.

Bundan sadece dört ay önce aynı yolları başka bir ülkede, İspanya'nın kuzeyinde yaptım. Bir coğrafyanın bu kadar birbirine benzediği başka bir yer bilmiyorum.

Barselona'dan arabaya atlayıp Zaragoza, Pamplona üzerinden San Sabestian'a gitmiştim. Yanımda sadece, araç kiralama şirketinden aldığım genel İspanya haritası vardı. San Sabestian'a girmeye yakın dut yemiş bülbüle dönmüştüm. Çünkü elimdeki haritadan gideceğim yolu kestiremiyordum, kafamda yolun haritasını oluşturamıyordum bir türlü.
Karşımda, kuş bakışı, doğudan batıya uzanan bir şehir duruyor, ama ona ulaşana kadar, dik yamaçlar, virajlar, mühendislik harikası viyadükler ve tüneller, şehrin merkezine ulaşmamı engelliyordu. Şehre deniz boyundan ulaşmaya çalışmam büyük ihtimalle daha kolay olacaktı. İlk denememde şehrin doğusuna gitmeyi başarabilmiştim. Ama ulaşmak istediğim nokta o değildi. Merkeze ulaşmak zorundaydım. Yol tarifi için uğradığım bir benzin istasyonu İspanyolca yol tarifinde bulundu. Güç bela şehrin merkezine ulaşmayı başardım. 

Sokaklarında en lüks ürünlerin satıldığı mağazalar ve iki dirhem bir çekirdek yetmişli yaşlarında insanların bulunduğu zengin bir şehirle karşılaştım.

Ertesi gün denize girmeye gittiğimde de, aynı insanların, yetmişli yaşlarında, hiç kimseden çekinmeden, torunlarıyla denize girdiklerini gördüğümde de şaşırmıştım. Büyük bir aile olarak hep bir aradaydılar.

Hasan Bülent Kahraman beni bağışlasın, ama bu kadar derin bir kültürü ve medeniyeti bu topraklarda yaratmış olan insanların, bu bilgi birikiminin devamını sağlayan mucize, aile kültürünün bir arada olduğu ve nesilden nesile aktarıldığı bir yaşam tarzı olamaz mıydı? Bask kültürünün mimarisinin, yemeğinin, aile yaşantısının çeşitliği ve zenginliği insanı etkiliyordu.

Bu yaşadıklarımdan sacece dört ay sonra, benzer coğrafi özelliklere sahip Karadeniz'deyim. Kuzey İspanya'yı görmüş olanlar, Ereğli'ye girerken kıyaya çarpan dalgaları gördüklerinde ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaklardır.

Ama oradaki zenginlik burada yok. San Sebastian'dan La Coruna'ya kıyı boyunca arabayla gittim. En ufak yerleşim yerinde yaratılan mimariyi ve üretimi Karadeniz'de göremedim.

Bilbao'da, Gijon'da, Vigo'da yaratılmış olan bilgi ve kültür burada yok. 

Beynimin her hücresinde aynı soru var, bu bilgi farkı nerden kaynaklıyor?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder