22 Ekim 2012 Pazartesi

Zanaatkar

Konuşurken gözümü ellerinden alamadım. Kocamandı, etrafını nasır bağlamıştı. Zanaatinden bahsederken heyecanlanıyor, sanki elleriyle konuşuyordu.

Amasra çarşısının içinde ahşap işleri satan bir dükkanın sahibiydi, hemen yanında da atölyesi...

Tezgahındaki ürünlere bakarken karısı karşıladı bizi. Amasra'ya özgü, hatıralık bir şey arıyorduk. Ama aradığımız şey, çerezlik, salata tabağı, sırt kaşıma sopası değildi. Memnuniyetsizliğimizi farkederek iletişim kurmaya çalıştı. Tezgahtan bir şey alarak yanımıza yaklaştı. "Buralara özgü bir şey arıyorum dedim kadına", çerez kaselerini gösterirken. Göstermiş olduğu çerezliğin anlamsızlığını daha derin bir şekilde anlatabilmek için İspanya gezimden bahsettim. Toledo'dan, bilmem kaç kilometre uzaklıktan, çelikten yapılmış şövalye kılıçı getirdiğimi söyledim. Amacım "soysuzluk" yapmak değildi, ama beklentimi anlasın istemiştim.

Kadın tatlılığını hiç bozmadan içeri davet etti bizi. Kocaman elleriyle kocası karşıladı bizi. Rafların arasından, tozlar içinde küçük bir tepsi çıkardı. Likör setiymiş, 1998 yılından, Amasra ağaç işleri yarışmasında birinciliği kazandırmış. Bu detayı da, tepsinin yanına kazımış ufak notla ölümsüzleştirmiş. Dört yüz lira istedi, ilgimi çekemediğini bile bile...

Sonrasında, Amasra'nın likör setiyle ilgilenmediğimi, buraya özgü birşeyler aradığımı söyleyince daha koyulaştırdı muhabbeti. Mahçuplaştı sanki, Ankara'dan, İstanbul'dan gelen insanlar, çerezlik, salatalık arıyorlardı, o sebeple piyasa işlerine yönelmişti. Sanki uzun zamandır, ondan farklı bir şey isteyen biriyle muhatap olmamıştı. Az önce yemek yediğimiz lokantada bile sandalyelerin plastik olduğunu söyledim. Onun gibi bir zanaatkar için bu durumun garip olup olmadığını sordum. 

Cevap vermedi. Sonra konuyu kızlarına getirdi. İkisi de İstanbul'da yaşıyormuş. Biri Deloitte'de çalışıyormuş ama Bank Audi'ye transfer olmak üzereymiş. Diğeri de Bilgi Üniversitesi'nde okuyormuş. Finans dünyasıyla ilgili biraz dedikodu yapıp dükkandan ayrıldık.

Üzerimde Atletic Bilbao montu, çarşı içinden otele doğru yürüdük. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder