22 Kasım 2010 Pazartesi

Öteki Zürih

İsviçre veya Zürih algınız nasıldır? Sıra sıra lüks mağazaların olduğu, dünyanın en pahalı şehirlerini barındıran, insanlarının mutlu ve doğar doğmaz kayak yapmaya başladığı bir ülke mi geliyor aklınıza?

Benim Zürih algım en azından yukarıda sıraladığım gibiydi ve bu nedenle de oldukça sıkıcı bir şehir bekliyordum, öyle bir önyargı oluşturmuştum. Saat ondan sonra evlerin ışıklarının karardığı, loş ve tertemiz sokakların bomboş sabahı beklediği bir şehir hayal etmiştim. Çok sevdiğim bir arkadaşım orada yaşamıyor olsa gider miydim bilmiyorum?

Hermes, Prada gibi lüks mağazaların bulunduğu Bahnhofstrasse için belki biraz böyle diyebiliriz ama sabaha kadar açık, burun kızartan soğuğa rağmen önünde uzun kuyruklar olan klüpleriyle ona da haksızlık yapmak istemem.

Paris veya Londra gibi şehirlerde turist olarak bulunuyorsanız, bu şehirlerin bazı muhitlerinde bir yabancı olarak kendinizi tedirgin hissedersiniz, hele de güneş batmışsa. Zürih sokaklarında sabahın ilk ışıklarına kadar sürttüm hatta kayboldum bile ama kendimi hiç tedirgin hissetmedim. Bu rahatlık da insanlarını daha da mutlu ediyordur, kim bilir?

Beni bu şehirle aramda sıkı bir bağ oluşturan, yirmi dört saat hayatın durmadığı, barları, klüpleri, butikleri, kerhaneleri, orospuları, torbacılarıyla Langstrasse oldu. Bu caddeye ve dolayısıyla çevresine Londra’nın Soho’su veya Paris’in Quartier Latin’i diyebilirsiniz. İsviçre üzerine çok fazla okumadım, Zürih’in artistik bohemyası burada mı barınıyor bilmiyorum.

Kimsenin birbirine karışmadığı, her türlü eğlencenin gün boyu devam ettiği Zürih’in en kozmopolit bölgesinde size mekan ismi vermeyeceğim. Günün birinde yolunuz Zürih’e düşer de alışverişten vakit bulabilirseniz buraya mutlaka uğrayın. Bence gece yarısında, hatta sabaha karşı uğrayın ki hayat neymiş görün, gerçekten.

1 yorum: